Bir okuyucumuz, bir yazarın, nafile namazları savunan iddialarını bize göndermiş, cevap vermemizi istiyor. Aşağıda bu iddia ve cevapları okuyacaksınız.

İddia:
Varsayalım ki bir amca 70 yaşına gelmiş. Bu amca 70 yıllık ömründe namazlarını bazen kılmış bazen kılmamış. Gençliği de çok hızlı geçmiş hiç kılmamış. Bu adamın kaç vakit namazının kazaya kaldığını tam olarak bilmesi imkansızdır. Şimdi biz bu adama tahminen ne kadar namazın kazaya kaldıysa onları kaza et desek, fazladan kaza ettiyse ne güzel ama ya noksan kaza ettiyse! Bu amcanın sonradan yaptığı bütün nafile ibadetler çöpe mi atılacak?
CEVAP
Çöpe atılmak tabiri bir ilim adamına yakışmaz. Boşa mı gidecek veya kabul olmaz mı denebilirdi.

Resulullah efendimiz boşa gider diyorsa, kabul olmaz diyorsa elbette kabul olmaz, Resulullahın vârisi olan âlimler boşa gider diyorsa elbette boşa gider. Allah resulünden ümmetine karşı daha merhametli olan mı var yoksa? Onun ümmetinin üzerine Ondan daha fazla titreyen mi var? O kabul olmaz diyorsa elbette kabul olmaz.

İddia: Bir gün nafile namaz kılabilme ruhsatını alabilme umuduyla 70 yaşındaki bir amcanın bu kadar namazı kazaya ömrünün yeteceğini ben sanmıyorum.
CEVAP
Onun sanmaması veya benim sanmam dinde senet mi? Bu hiçbir ilim adamına yakışmaz. Sözü dinde senet olan imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Farzın yanında nafilelerin hiç kıymeti yoktur. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir.) [m.29, 260]

Şimdi biz o yazara mı inanalım, yoksa 12 tarikatın şeyhi, müceddid-i elfi sani hazretlerine mi? Farzlardan sorguya çekileceğiz, nafilelerden sorguya mı çekileceğiz de bu kadar gayret gösteriliyor? Niye Resulullahın ve vârisi olan âlimlerin sözlerine itibar edilmiyor da “Ben sanmıyorum” diye kendi görüşünü din gibi savunuyor?

Peki Peygamber efendimizin şu mübarek sözlerine ne diyecek ki?
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kaza namazı olanın, kıldığı nafile namaz kabul olmaz.) [Dürret-ül-fahire]

(Herkes nafile ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftah-ün-necat]

(Allahü teâlâ, farzlarla bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz buyurdu.) [Buhari]

(En üstün cihad, farzları edadır.) [Taberani]

(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını kabul etmez.) [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-gayb m. 48]

Daha çok vesika var. Resulullahın bu kadar hadis-i şerifleri varken, ne diye şahısların indi görüşlerine uyalım?

İddia: Müslümanları nafile ibadete karşı niye soğutmak isteniyor ki?
CEVAP
Bu çirkin sözü imam-ı Rabbani için mi, yoksa Resulullah için mi söylüyor?
Nafileden soğutan biz miyiz yoksa Resulullah efendimiz mi, imam-ı Rabbani hazretleri mi? Nafile denizde damla bile değil diyen kim? Din hususunda konuşurken ağızdan çıkanı kulak da duymalı. Bu din nakil dinidir. Şahsi görüşlerin dinde yeri yoktur. Bir hadis-i şerifte, (Ateşe [Cehenneme] en cüretkâr olan, fetva vermeye en cüretkâr davranandır) buyuruluyor.
İkincisi sünnetler yerine kaza kılınca zaten sünnetler terk edilmiş olmuyor. Peygamber efendimiz, farz yanında bir nafile namaz kıldığı için ona sünnet denmiştir. Bu kimseler sadece farzı mı kılıp gidiyorlar. Farzdan önce veya sonra namaz kılmıyorlar mı?

İddia: Bir örnek vereyim: Diyelim ki eniştem mübarek Ramazan-ı şerif ayındaki Kadir gecesinde camiye gitti. Sohbette hoca efendi o gecenin ve o gecede kılınacak 4 rekatlık bir tesbih namazının önemini o kadar güzel anlattı ki; eniştem geldi bu gece mübarek bir gece, tesbih namazı da çok ehemmiyetli bi namazmış, ben de bu gece Allah rızası için bi tesbih namazı kılmaya niyetlendim dese; Bizim ona dur bakalım hemşerim, senin bir sürü kaza namazı borcun var git önce onları bi bitir ondan sonra gel, senin kılacağın tesbih namazı kabul olmaz mı dememiz lazım? Ben böyle bir şey söylemekten Allah’a sığınırım.
CEVAP
Şu örneği gördünüz değil mi? Bu örnek Resulullahı tekzip etmiyor mu, imam-ı Rabbaniyi ve diğer âlimleri tekzip etmiyor mu? Niye ilmi bir vesika bildirmiyor da kendi görüşünü din gibi ortaya atıyor? Peygamber efendimizin sözünü bildirmekten Allah’a sığınmak ne demek? Hâşâ Peygamber efendimiz öyle yanlış şeyler mi söylüyor?

İddia: Bir hadisi kudside, Farzlarla kulum benim gadabımdan (azabımdan) kurtulur, nafilelerle bana (benim rızama) yaklaşır. Hadisi kudsi gayet açık; farzlar zaten boynumuzun borcu yapmak zorundayız. Yapmazsak azaba düçar oluruz.
CEVAP
Peki niye farzları kıldırmayıp da nafile ile meşgul ediyor? Demek ki azaptan kurtulmak için farzları eda şart. Kendisi de bunu intakı hak kabilinden söylemiş oldu. Farzı yapmayan Allah’ın azabından nasıl kurtulur ki? İşte kendi yazdığı hadis-i kudsi. Allah kimseyi şaşırtmasın, kendi kazdığı kuyuya kendisi düştü.
Bir kudsi hadis de şöyledir:
(Allahü teâlâ buyurur: “Benim dostlarımdan birine eza eden adam, bana harp ilan etmiş demektir. Kulum bana kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli şeyle yaklaşamaz. Kulum nafilelerle bana öyle yaklaşır ki nihayet onu severim. Onu sevdiğimde de işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse onu kendisine mutlaka veririm. Bir şeyden bana sığınırsa onu mutlaka korurum.”) [Buhari, İmam-ı Ahmed]

Gerek o ve gerekse bu hadis-i kudsi, farz borcu olmayanlar içindir. Çünkü hadis-i şerifte bu husus açıklanmıştır. Yukarıda bildirildi.

İddia: Farz namaz o denli çok mühim. Ama farzı eda ettiğimiz vakit, borçtan ve azaptan kurtuluyoruz. Nafilelerde ise böyle bir zorlama söz konusu değil. Zorlama olmadığı için de farzlarla birlikte nafile ibadet yapan Cenab-ı Hakkın rızasına yaklaşır.
CEVAP
Zorlama söz konusu olanı tehir ettirip de, zorlama söz konusu olmayanı yaptırmak akıl kârı mıdır?

Bir de Farzlarla birlikte diyor. Zaten farzları tehir etmenin cezası büyük. Nafile kılmakla kılınan namaz, boşa gitmiş olmakla kalmıyor. Farzları geciktirdiği için azaba düçar oluyor. (Halebi)

Farzları bitireceğiz ondan sonra nafilelere sıra gelir. Âlimler diyor ki:
Farzlar binanın duvarları gibidir, sünnetler ve nafileler duvarın sıvası ve süsü gibidir. Duvar olmadan duvara süs yapılmaya kalkılır mı hiç? Hadis-i şerifte nafileleri boşa gider buyurulması, işte bunun yüzündendir, duvar olmadan süs yapmak gibidir.

İddia: Teşbihte hata olmaz; Bir işçiyi düşün bu işçinin görevi nedir? Mesai saatlerinde üzerine düşen görevleri iyi bir şekilde yapmak. Bu işçi sadece görevini yaptığı için ücretini hak eder. İşini yapmazsa da işten kovulur ve zor durumda kalır. Ama bir işçi düşün ki akşam olmuş mesai saati sona ermiş ama bu işçi bir saat de fazladan çalışmış ki patronunun işi yetişsin diye. Ama bunu ne zorlamayla ne de mesai karşılığı yapmış. Yani sırf kendi rızasıyla çalışmış. Birinci işçide mesai saati biter bitmez gitmiş. Birincisine sen niye sadece mesai saatinde çalıştın senden memnun değilim denemez. Fakat ikinci işçinin patronunu ne kadar mutlu edeceğini az çok tahmin edebiliriz.
CEVAP
Ne örnek ne örnek. Yine kendi sözü ile bizim savunduğumuz doğru yolu ispat ediyor. Çünkü mesaisini bitirdikten sonra, yani çalışma mecburiyeti bittikten sonra diyor yani farz borçlarını ödedikten sonra diyor.

İşçi mesai saatinde patronun verdiği görevleri yapmak zorunda iken bunu değil de başka işleri yapması patronun rızasına aykırıdır. Mesai saati dışında yaparsa ona elbette bir şey denmez. Çünkü o mesaisinden kaytarmış, yıllarca mesaisine gitmemiştir. Allah böylece yıllarca mesaiden kaçmış kişiyi sever mi hiç? Ama kendi emrine sarılırsa onu sever. Yine onun emrini tehir edip nafilelerle meşgul olması Allah’ın emrini geciktirmektir. Önce yapması gereken Onun verdiği işlerdir. Kendi kafasına göre iş yapması, öteki işi geciktirmesi asla kabul edilmez. Bu işleri mesai dışında yapmıyor, mesai içinde yapıyor.

İşte İslam âlimlerinden nakil yapmayıp da kendi görüşünü din gibi göstermesi foyasını ve boyasını meydana çıkarıyor.

İddia: Buradan çıkarak denilebilir ki hâşâ Cenab-ı Hakkın bizim fazla mesaimize (nafilelerimize) ihtiyacı mı var? Şunu hiç unutmamak gerekir ki Cenab-ı Hakkın bizim farzlarımıza da ihtiyacı yoktur. Ama bizim bu farzlara ve nafilelere ihtiyacımız var. Üzerinde yaşadığımız dünya bir imtihan sahasıdır. Bu sahada kim farzlarla birlikte daha fazla nafile işlerse ahirette o denli yüksek makamlara nail olur.
CEVAP
Ama Hamza Efendi hazretlerinin (Bey ve Şir’a) risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkmadan önce iki rekat namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı varsa bir, iki veya üç vakit namazını kaza etmelidir! Çünkü kaza borcu var iken, nafile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. (s.6)

Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri de ahmaklıktır buyuruyor.

Ahmaklık fazilet gibi gösterilir mi hiç? Bize âlimlerden nakil versin. Kendi teşbihleri kendi örnekleri kendini ele veriyor. Âlimlerden örnek verirse hakka teslim olmuş olur.

İddia: Bir de şunu belirtmek isterim ki bu siteyi hazırlayanların üstazı Abdülhakim ARVASİ’dir. Bu zatın ameldeki mezhebi Şafii’dir. Dolayısıyla buradaki fetvalar Şafii’lere göre verilmiş fetvalardır.
CEVAP
Arvasi hazretlerinin Şafii olduğu doğrudur ama bildirdiği sadece Şafii için değil ki, dört mezhepte de böyledir buyuruyor. Gözümüzün içine baka baka böyle iftira etmesi çok ayıptır. Allah’tan korkmak lazımdır. Hangi kitabında Şafii’ye göre böyledir diğer mezheplerde böyle değildir diye yazmıştır ki? Dört mezhepte de böyledir buyuruyor. Ne iftira yapılacağı şaşırılmıştır.

Diş dolgusu için de Hanefilerin Şafii’yi taklit etmeleri gerektiğini bildiren odur. Necip Fazıl da bunu İman Atlası isimli ilmihalinde yazmaktadır. Güneş balçıkla nasıl sıvanmaya kalkılıyor ki? Mertçe biz Arvasi efendinin sözünü kabul etmeyiz desin işin içinden çıksın, niye takmak için kulp aranıyor? Niye kendi görüşleri için o zatı alet etmeye kalkıyor? O zatın eserleri meydanda. Bunları kime yutturmaya çalışıyor ki?

İddia: Zaten kaynak olarak gösterdikleri kitapların bir kısmı Şafii fıkhına dair kitaplardır. Dolayısıyla bizi bağlamaz.
CEVAP
Hangisi Şafii kitabı ki? Hamza efendinin Bey ve şir’a risalesi mi? Kudüs kadısının yazdığı Nevadir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye kitabı mı? Hanefi mezhebi hadis âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevi mi? İmam-ı Rabbani mi? Muhammed Emin efendinin Necat-ül- mü’minin mi?
Bunların hangisi Şafii ise lütfen bildirsin.

Bütün Şafii kitapları da farz borcu olanın nafile kılması haramdır buyuruyor. Ama biz Şafiileri senet olarak almıyoruz ki. O yazara sor. De ki sizin verdiğiniz örnekleri Şafiiler bilmiyor muydu? Niye nafile ile meşgul olmaya haram demişler diye sor. Diğer mezheplerde de böyledir. Hanbeliler Malikiler de böyle buyurmuştur. Kazası olan nafile ile iştigal edemez. Bütün bu âlimler, rastgele mi fetvalar vermişlerdir? Bize uymayan ictihadlarına elbette tâbi olmayız ama bu konuda uymayan bir şey yok ki.

İddia: Bir kimse bu hak mezheplerden hangisine tâbi olursa ona göre amel eder. Diğer mezhepler onu etkilemez. Bizim tâbii olduğumuz mezhebin imamları diş dolgusuna cevaz vermişler bizi bu ilgilendirir. Velev ki yanlış bile olsa biz bundan mesul olmayız.
CEVAP
Niye yalan söyleniyor ki? Kim vermiş fetvayı? Altın veya gümüş kullanmaya izin vermek, kaplamaya fetva mıdır? Bu nasıl mantık böyle? İmamlar dişi altın tel ile bağlamak caiz diyor, bu gusle mani değil dediler diye imamlara iftira ediyor. Gusle mani olmaz diyen bir imam var mı? İmam-ı a’zam mı, imam-ı Muhammed mi, imam-ı Ebu Yusuf mu, imam-ı Züfer mi, hangisi? Nasıl yalan bu?

İddia: Bu tartışmalar yeni değil. Fatih Sultan Mehmet Han zamanındaki bütün âlimleri toplamış ve bu meseleyi açıklığa kavuşturmuştur. Molla Hüsrev Hazretleri de bu tartışmaların kaynağını Mirat-ül Usul Fi Şerhi Mirgaatil Vusul sh.101 de belirtmiştir. Hadise şudur:
Hanefi âlimlerine göre üzerinde farz hac borcu olan nafile hac yapabilir. İmam-ı Şafii hazretlerine göre de yapamaz. Böyle bir kimse sefihtir. Hacir altına alınması gerekir. Uzun lafın kısası imam-ı Şafii hazretlerine göre üzerinde farz hac borcu olan nafile hac yapamaz. Bu hususi bir kaidedir. Mecelle kanunu derki; mukayyet (hususi) olan mutlak (umumi) üzerine yüklenemez. Hususi bir mesele olan farz hac-nafile hac mevzusunu umuma şamil kılıp bütün farzlar için söylemek mümkün değildir. Fıkhen de caiz değildir. Fakat buna rağmen bu şekilde hareket etmek imam-ı Şafii hazretlerinin de kemiklerini sızlatmak suretiyle İslamiyet’e vurulan bir baltadır. İnsanları İslamiyet’e karşı soğutmak ve ibadet etmekten uzaklaştırma çalışmasından başka bir şey değildir.
CEVAP
Hac başka, oruç başka, namaz başkadır. Hac ömürde bir kere farzdır, oruç yılda bir kere farzdır. Kim haccı örnek alarak namazı onun içine katmış ki? Bir kimse Ramazandan birkaç gün oruç borcu varken nafile tutabilir, çünkü daha öteki Ramazanın gelmesine epey vakit var. Ama namaz öyle mi? Borcunu ödemeden hemen öteki vakit giriyor. Oruç da öteki vakit girmiyor ki. Birbiri ile nasıl kıyas edilir? Hac ömürde bir keredir tehir edilince günah olur ise de, hac yapınca affolur. Ama namaz borcu öyle mi? Kaza edilmesi emredilmiştir. Maalesef bâtıl kıyasa, Molla Husrev hazretleri de alet edilmiştir.