Nimet hakkını tanımayan, emniyet içinde olmanın ve rahatça yaşamanın kadrini bilmeyen, haddini aşanları cezalandırmak gerekir. Nimetin kadrini bilmek gerekir. Allahü teâlânın rızası ise, ihsan ile, adalet ile elde edilir. Halkın iyilik için yaptığı dua daim olunca, o mülk her gün genişler. Çünkü, Mülk, küfürle devam edebilir, zulümle devam etmez.

Yakub b. Leys
, Bâtınilere biat etti, Horasan ve Irak’ı aldı. Halifeyi öldürmek ve Abbasi hanedanını yok etmek için ordusuyla Bağdat’a geldi.

Yakub b. Leys’in isyanını öğrenen halife, onunla savaşa girdi. Yakub yenildi. Huzistana kaçtı. Orada tekrar asker toplayıp güçlendi. Halife, ona mektup yazıp, (Horasan ve Irak valiliğini sana vereyim, savaştan vaz geç) dedi. Yakub b. Leys, vazgeçmeyip Bağdat’a gelirken hastalanıp yolda öldü. Kardeşi Amr b. Leys, ordunun başına geçti. Halife, o da kardeşinin yolunu tutar endişesiyle korkuyordu. Gizlice Buhara’ya Emir İsmaile adam gönderdi. Şunları bildirdi:

Vakit geçirmeden git, Amr b. Leysin elinden mülkünü al. Irak, ve Horasan valiliğine sen daha fazla hak sahibisin. Bu mülk yıllardan beri babanızın idi. Buraları Yakub b. Leys gasbetmişti. Buraları alman için birkaç sebep vardır:

Birincisi, hak senindir; İkincisi, iyi hal sahibisin, Üçüncüsü, benim rızam seninledir. Allahü teâlânın sana yardım edeceğinden şüphe etmiyorum. Asker ve silahının az olduğuna bakma. Çünkü, Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Allah’ın izni ile, ne kadar küçük topluluk, büyük topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 249]

Halifenin sözleri, son derece adil ve yüksek meziyetlere sahip olan Emir İsmail’e tesir etti. Amr b. Leys ile savaşa karar verdi. Askerlerini topladı. Hepsi 10 bini bulmuyordu. Atların çoğunun üzengileri ağaçtandı, on kişiden birinin kalkanı vardı. 20 kişiden biri zırhlı idi. 50 kişiden birinin mızrağı vardı.
Atsız olanlar zırhını sırtında taşıyordu. Kısacası böyle asker ve techizatla, her bakımdan kendilerinden daha üstün kuvvete sahip kimselerle savaşmak elbette çok zordu. Emir İsmail Ceyhundan geçti, Belhe geldi. Serahs ve Mervdeki Amr b. Leys’in adamları, Emir İsmail’in Buhara’dan geldiğini; tam bir ordu getirdiğini; şimdi yakınına geldiğini; memleket istediğini, vermezse savaş ederek zorla alacağını bildirdiler.

Amr b. Leys, Nişapur’da idi. 70.000 atlı ve binlerce piyade askeri vardı. Atları zırhlı, silahlı, tam teçhizatlı idi. Emir İsmailin silahsız bir avuç askerini bir anda tepeleyip geçmek istiyordu.

Bu kadar kuvvetli olmasına rağmen yenildi. 70 bin atlının hepsi kaçtı. Amr b. Leys’in sağ kalan diğer bütün askerleri yakalandı. Amr da teslim oldu.

Emir İsmail, kuvvetine güvenerek mağlup düşen Amr b. Leys’e (Üzülme seni halifeden isteyeceğim. Bütün malım gitse de, sana zarar gelmesini istemem) diye haber gönderdi.

Amr b. Leys, Emir İsmaile bir tuzak kurmak için şu cevabı yolladı:
(Bu zincirden asla kurtulamam. Ben artık yaşama hakkını kaybettim. Halife ölümümden başka şeyden memnun olmaz. Beni sen yenmedin; dindarlığın, iyi insan oluşun ve Halifenin benden memnuniyetsizliği yendi. Allahü teâlâ, bu memleketi benden geri aldı, sana verdi; sen elbette buna layıksın. Ben şimdi senin için iyilikten başka bir şey dilemem. Biliyorum ki, hazinen yok. Benim birçok hazinem vardır. Hepsinin listesi yanımdadır. Hepsini sana bağışladım.)
Hazine defterini de Emir İsmail’e gönderdi.

Emir İsmail, bu sinsi teklife, (Amr, aşırı zekilikle beni tuzağa düşürüp ebedi belaya sokmak istiyor) dedi. Hazine defterini geri gönderip şunu yazdı:
(Hani bana iyilik etmek istiyordunuz? Bundan daha şiddetli kötülük olur mu? Toplamış olduğunuz bunca zulmü, benim boynuma yıkmak istiyorsunuz. Böylece beni de kendi akıbetine maruz bırakacaksın.

Biliyorum ki kendinize ait servetiniz yoktur. Babanız bakırcı idi. Siz de bakırcılıkla uğraşıyordunuz. Hazinenizin hepsi yetimlerin ve dul kadınların idi, ki zulümle, baskı ile topladınız.

Şimdi kirli parayı, hile ve kurnazlıkla benim boynuma yüklemek istiyorsunuz. Beni de kendi akıbetine düşürmek için bir tuzak kurmuşsunuz. Zulüm payidar olmaz. Ben böyle kirli serveti istemem. Kıyamette onun hesabını verinceye kadar sakla. Ahirette yetimler, dul kadınlar, garipler, servet sahipleri sizden davacı olunca, Ben İsmail’e teslim ettim, ondan isteyiniz diyeceksiniz değil mi? Allah’tan korkarım. Bu vebalin altına giremem.)

İşte hakiki sultan böyle olur.