Nimetlerin en büyüğü
Cenâb-ı Hakkın insanları dünya ve âhıretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan, Muhammed Mustafâya “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ olmakla şereflendirmesi büyük nimettir. Çünkü cenâb-ı Hak, Ona tâbi’ olmağı, Ona uymağı çok sever. Ona uymanın ufak bir zerresi, bütün dünya lezzetlerinden ve bütün âhıret nimetlerinden daha üstündür. Hakîkî üstünlük, Onun sünnet-i seniyyesine tâbi’ olmaktır ve insanlık şerefi ve meziyeti, Onun dînine uymaktır.
Ona tâbi’ olmak, yani Ona uymak, Onun gittiği yolda yürümektir. Onun yolu, Kur’ân-ı kerîmin gösterdiği yoldur. Bu yola “İslâm dini” denir. Ona uymak için, önce iman etmek, sonra Müslümanlığı iyice öğrenmek, sonra farzları edâ edip haramlardan kaçınmak, daha sonra, sünnetleri yapıp mekrûhlardan kaçınmak lâzımdır. Bunlardan sonra, mubahlarda da Ona uymağa çalışmalıdır.
İman etmek, bütün insanlara lâzımdır. Herkes için iman zarûrîdir. İman edenlerin, farzları yapıp haramlardan kaçınması lâzımdır. Her mümin, farzları yapmağa ve haramlardan kaçınmağa, yani Müslüman olmağa memûrdur.
Her mümin, Peygamber efendimizi malından ve cânından daha çok sever. Bu sevgisinin bir alâmeti, sünnetleri yapıp mekrûhlardan kaçınmaktır. Bir mümin, bütün bunlara tâbi’ oldukdan sonra, mubahlarda da, ne kadar Ona uyarsa, o derece kâmil ve olgun bir Müslüman olur. Allahü teâlâya, o derece yakın, yani sevgili olur.
Resûlullahın söylediklerinin hepsini beğenip kalbin kabûl etmesine, yani inanmasına, ”İman” denir. Onun sözlerinden birine bile inanmamağa veya iyi ve doğru olduğunda şübhe etmeğe “Küfür” denir. Böyle inanmıyan kimselere “Kâfir” denir.
Allahü teâlânın, Kur’ân-ı kerîmde, yapılmasını açıkca emrettiği şeylere, yani bu emirlere “Farz” denir. Yapmayınız diye açıkça men ve yasak ettiği şeylere “Haram” denir. Allahü teâlânın, açıkca bildirmeyip, yalnız Peygamberimizin yapılmasını övdüğü, yahut devam üzere yaptığı, yahut yapılırken görüp de mani olmadığı şeylere “Sünnet” denir. Sünneti beğenmemek küfürdür. Beğenip de yapmamak suç değildir. Onun beğenmediği şeylere ve ibâdetin sevapını gideren şeylere “Mekrûh” denir. Yapılması emir olunmayan ve yasak da edilmeyen şeylere “Mubah” denir. Bu emir ve yasakların hepsine “İslamiyet” denir.