Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ sonumuzu hayreylesin. Hiçbirimiz sonumuzu bilmiyoruz. Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine bir papaz gelip, (Ben mi üstünüm, sen mi üstünsün?) diye sorar. O da, bir hafta sonra gel, der. Bir hafta sonra geldiğinde vefat ettiğini görür. (Bugün bana cevap verecekti) diye söylenince, tabutu göstererek, (İşte orada, git sor, o büyükler boşuna konuşmaz) derler. Tabutunun başına gidip aynı soruyu sorar. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, Allahü teâlânın izniyle başını kaldırıp, şöyle cevap verir: (Konuştuğumuzdan bir hafta sonra öleceğimi biliyordum, ama sonumun ne olacağını bilmediğim için, o gün sana cevap veremedim. Sen iman edebilir ben de imansız ölebilirdim. Elhamdülillah, ben imanla ölüp kendimi kurtardım, şimdi söyleyebilirim, senden üstünüm. Sen kendine bak!) Bu keramet karşısında artık papazlık mı kalır! Papaz, ağlamaya başlar, Kelime-i şehadet getirir Müslüman olur. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, netice belli olmadan, (Ben senden üstünüm) dememiştir. Üstünlük sona bağlıdır. Bunun için imansız ölmekten çok korkmalı.

Bilerek pek küfre düşülmez, fakat bilmeyerek küfre düşülebilir. Bunun için (Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söylediysem, bir iş yaptıysam nadim oldum, pişman oldum, beni affet) duasını her gün okumak lazım. Muhakkak affolur. Bu tevbeden daha mühim bir vazife yoktur. Küfür sigortanın atması gibidir. İrtibatı keser. Bir kimse küfre düşmüşse, ne yaparsa yapsın, ne kadar çok ibadet ederse etsin hiçbir faydası yoktur. Çünkü sigorta atmıştır, ampul, tesisat ne kadar sağlam olursa olsun, elektrik gelmediği için fayda olmaz.

Resulullah efendimiz her zaman, (Allahümme, yâ mukallibelkulûb, sebbit kalbî, alâ dînik) duasını okurdu. Mânâsı şöyledir: (Ey büyük Allah’ım! Kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, ancak sensin. Kalbimi, dininde sabit kıl, yani dininden döndürme, ayırma!) Eshab-ı kiram bunu işitince, (Yâ Resulallah! Sen de korkuyor musun?) dediklerinde, (Mekr-i ilahiden, beni kim temin eder?) buyurdu. Çünkü hadis-i kudside, (İnsanların kalbi, Rahman’ın kudretindedir. Kalbleri dilediği gibi çevirir) buyurulmuştur. Yani Celal ve Cemal sıfatları ile kötüye ve iyiye çevirir.

Kendisi Habibullah olduğu hâlde, cennetlik ve masum olduğu hâlde, Peygamberimiz, ümmetine öğretmek için böyle dua ediyordu. Hiçbirimiz sonumuzdan emin değiliz. Onun için, gülüp oynayacak zaman değil; dua edip, yalvarıp, Cenab-ı Hakk’ı unutmadan, Onu her an hatırlayarak geçirilecek zaman. Böyle olursa, her günümüz bayram olur.