Sadrazam Koca Ragıp Mehmed Paşa disiplinli bir devlet adamı olduğundan kelli, defterdarlık ve cizye muhasebeciliği de yapmasının tesiriyle tebasında bulunanları sık sık, “yanlışı yapmamak doğruyu yapmaktan iyidir” deyü tetkik, tahkik ve teftiş ederdi. Bir gün ansızın, yaptırdığı kütüphaneye gitti.

Etrafı ve kitapları toz toprak içinde görünce kütüphane memurunu çağırdı ve ona: “Aferin Hâfız-ı Kütüb! Doğrusu pek emniyetli bir kimsesin. Sana teslim edilen eşyaya hiç el sürmüyorsun” diyerek kütüphaneciyi latifeyle karışık azarladı. Sonra da “Sen mükibb ol ki hemana olasın hayr ile yâd. Herkesin kendi gider namı kalır dünyada (Sen bir iş üstünde sebat et ki, göçüp gittiğin zaman dünyada anılacak bir eserin, bir ismin olsun) beytini söyleyerek memura iyi bir ders verdi.

Ragıp Paşa, yine bir gün yeni görev alan defterdarların hesaplarını incelerken, “Şimdi bana aldığınız her nefes rüşvet almayacağınıza yemin edin!” deyü ferman okudu. Bismillah deyup göreve devr alacak azâlar “Yemîn-i Billah” ederek rüşveti almayacaklarına ahdetti.

O sırada mecliste olanları takip eden, Ragıp Paşa’nın sırdaşı derviş Haşmet Baba, bir köşeye çekilmiş tebessümle sükunetle manzarayı izliyordu. Ragıp Paşa kendisi gibi nüktedan olan dostunu iğneliyerek: “Haşmet, Rumeli’de hayli mansıplarda bulundun. Sükut edip yemin etmediğine bakılırsa, bir rüşvet almışa benzersin” deyince, Derviş Haşmet: “Paşam, yalan yere yemin edenler için ‘çatlar’ diye bir itikat vardır. Şimdi, efendilere bakıyorum. Eğer çatlamazlarsa ben de yemin edeceğim” demiş.