Niyetsiz ibâdet olamaz
Niyetsiz, ibâdet olamaz. Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ olmak için, önce iman etmek, sonra ahkâm-ı islâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır. Abdülkuddüs hazretleri buyuruyor ki: “Vaktin kıymetini bil! Gece-gündüz ilim öğrenmeye çalış! İlim öğrenmek ibâdet yapmak içindir. Kıyamet günü işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibâdet de ihlas elde etmek içindir”
Her mubah, iyi niyet ile yapılınca sevap olur. Kötü niyet ile yapılınca, günah olur. Koku sürünen, iyi giyinen kimse, dünya lezzeti için veya gösteriş yapmak, öğünmek için veya kendini kıymetlendirmek için, yahut yabancı kadınları, kızları avlamak için şık giyinirse, günah işlemiş olur.
Bu kimse, sünnet olduğu için koku sürünür, şık giyinirse, câmi’e saygı için, câmi’de yanına oturan Müslümanları incitmemek için, temiz olmak için, sıhhatli olmak için, islâmın vakârını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevaplar kazanır.
Her mubah işte, hatta yemede, içmede, uyumada ve halâya girmekde bile iyi niyet etmeği unutmamalıdır. İnsan, mubah bir işe başlarken, niyetine dikkat etmelidir. Niyeti iyi ise, o işi yapmalıdır. Niyeti, yalnız Allahü teâlâ için olmazsa, yapmamalıdır.
Hadis-i şerifte, “Allahü teâlâ, sizin sûretlerinize, mallarınıza, bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar” buyuruldu. Yani, Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, hayrât ve hasenâtına, malına, rütbesine bakarak sevap ve ikrâm vermez. Bunları ne düşünce ile, ne niyet ile yapdığına bakarak, sevap veya azâb verir.
O halde, her mümine önce lâzım, birinci farz olan şey, imanı, farzları, haramları öğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikce, Müslümanlık olamaz. İman elde tutulamaz. Hak borcları ve kul borcları ödenilemez. Niyet, ahlâk düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyet edinilmedikce, hiçbir farz kabûl olmaz.
Hadis-i şerifte, “Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabâha kadar ibâdet etmekden daha sevapdır” buyuruldu. Kitap okumayan, ilim öğrenmeyen, şeytânın maskarası olur. “Rütbetül-ilmi a’ler rüteb” yani, rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir buyurdu.
İhlâs ile, yani Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak ve sevap kazanmak niyeti ile, farzları, sünnetleri yapmağa ve haramlardan ve mekrûhlardan kaçınmağa, yani ahkâm-ı islâmiyyeyi yerine getirmeğe “İbâdet etmek” denir.