Muhterem annenin vefatı
Sevgili Peygamberimizin, üç-beş yaşlarında bile hususi bir hali vardı. Tekbir getiriyor ve Allah’a hamd ediyordu. Esrarlı bir ciddiyet, ağır başlılık diğer çocuklardan ayırıyordu O’nu.
Akranı olan çocuklar oyun oynar, fakat O, aralarına katılmazdı. Bir kenara oturur, onları gülümseyerek seyrederdi.
Altı yaşında iken, annesi, Ümmü Eymen adındaki cariye ile birlikte, akrabalarını ve babası Abdullah’ın mezarını ziyaret etmek için Medine’ye gittiler.
Burada, bir ay kaldılar. Peygamber efendimiz Medine’de Neccaroğulları’na ait havuzda yüzmeyi öğrendi. Bu sırada bir Yahudi alimi O’ndaki nübüvvet alametlerini görünce, “acaba O Peygamber bu çocuk mu?” endişesi düştü içine.
Ertesi gün efendimizin yalnız bir anını kollayarak yanına sokulup yavaşça sordu: - Senin adın ne? - Ahmed... Tahmininin doğru olduğunu bu cevabı alınca anladı. Dayanamayıp haykırdı:
- Bu ümmetin peygamberi işte burada!!! Sanki şuurunu kaybetmişti.
Oradaki Yahudi alimlerinden bazıları da, O’ndaki peygamberlik alametini görmüşler, peygamber olacağını aralarında konuşup anlatmışlardı.
Onların bu sözlerini duyan Ümmü Eymen, durumu hazret-i Amine validemize haber verince, mübarek anneleri bir zarar gelmesinden çekinerek, O’nu alıp Mekke’ye dönmek üzere yola çıktı.
Ebva denilen yere geldiklerinde, hazret-i Amine validemiz hastalandı. Hastalığı artıp sık sık kendinden geçiyordu. Şefkat ve merhamet dolu gözlerini kâinatın özü, mukaddes oğlunun nur merkezi güzel yüzüne bakıyor ondan hiç ayırmıyordu...
Mukaddes evlad, ruhunu teslim etmek ve kendisini iki taraflı öksüz bırakmak üzere bulunan Amine Hatun’un başına telaş ve ıstırapla dolanırken, aziz anne, yaşlı gözleri ile başında duran sevgili oğluna bakarak şu sözleri söyledi:
“Allahü teâlâ seni, mübarek eylesin. Rüyama göre, sen celal ve bol ikram sahibi olan Allahü teâlâ tarafından, Âdemoğullarına helal ve haramı bildirmek üzere gönderilen peygambersin. Cenab-ı Hak seni, milletlerle birlikte sürüp gelen putlardan ve putperestlikten muhafaza edip koruyacaktır”
Sonra şu beytleri söyledi:
Eskir yeni olan, ölür yaşayan
Tükenir çok olan, var mı genç kalan.
Ben de öleceğim, tek farkım şudur:
Seni ben doğurdum, şerefim budur.
Geride bıraktım hayırlı evlad,
Gözümü kapadım, içim pek rahat.
Benim namım kalır daim dillerde,
Senin sevgin yaşar hep gönüllerde.
Şiir bitince nur anne, ruhunu teslim etti. Amine validemiz vefat ettiğinde yirmi yaşında idi. Şimdi de
anneden öksüz kalıyordu Sevgili peygamberimiz... Ümmü Eymen, Âlemlerin efendisini yanına alıp, birkaç gün süren yolculuktan sonra Mekke’ye
getirip dedesi Abdülmuttalib’in yanına bıraktı.